23 Haziran 2016 Perşembe

                                               MUTLULUĞUN SIRRI

    Başlığı böyle atınca aman altında bir sır aramaya kalkmayın, buzlukta  üç gün bekletilmiş limonu bir bardak suyun içine sıkıp , üstüne biraz Hatmi çiçeği atıp tek nefeste için der gibi bir formülü yok mutluluğun. Eğer gerçekten bir sırrı varsa ki ben olduğuna inanıyorum. O da bakış açısıyla ilgilidir. Hayata ve Onun içindekilere, bugüne kadar baktığınızdan farklı bir açıdan bakmayı deneyin. 

    Belki de sır, bardağın dolu tarafına bakarak, olmayanları değil de olanları görerek başlamakta, olumlu düşünmekte gizlidir. İdama mahkum edilmiş adamın hikayesindeki gibi.

     Pers sultanı iki adamı ölüme mahkum etmişti. Sultanın atını ne kadar
sevdiğini bilen adamlardan bir tanesi hayatını bağışlarsa, bir yıl içinde
ata uçmayı öğretebilecegini söylemiş. Kendini dünyadaki tek uçan ata
binerken hayal eden sultan bunu kabul etti.

Diğer adam inanmayan gözlerle arkadaşına baktı: ' Atların uçamadığını
biliyorsun. Nasıl olup da böyle delice bir fikirle çıkabildin ortaya? Yalnızca kaçınılmazı geciktiriyorsun o kadar.'

'Pek değil' dedi birinci mahkum. 'Kendime dört özgürlük şansı veriyorum.
Birincisi sultan bu yıl ölebilir,
ikincisi ben ölebilirim,
üçüncüsü at ölebilir ve
dördüncüsü... belki ata uçmayı öğretebilirim..!' 

Değiştiremediğimiz bakış açısı bize olayları yalnızca kendi penceremizden gösterir ve bazen yanıltıcı olabilir. Çevremizdekilerle anlaşmazlığa düşürür. 


        Bir sır ararken hayata olumsuz tarafından bakıp zaman kaybetmek mi yoksa hayata olumlu tarafından bakarak, var olanlarla mutluluğu yakalamaya çalışmak mı? . Sanırım hep daha iyisini isterken, sahip olduklarımızın değerini bilerek yaşamak olmalı cevap.
     Acımasızca eleştirmek yerine, çözüm üretmek, yol göstermek gerek. Asıp gömmeden şans vermek gerekir.Kim bilir belki de o sevmediğimiz bakan bile yüzme biliyordur:))

    Bir ülkede bir bakan, kendisini gazetecilere hiç sevdirememişti. Ne yapsa makbule geçmiyor, basın hergün kendisiyle uğraşıyordu. Nihayet : 
-Öyle bir şey yapayım ki, gazeteciler mat olsun, diye düşündü ve ilan etti :
-Pazar günü saat 10'da bakan denizin üzerinden yürüyerek geçeceğim.
Pazar sabahı saat 10'da tüm basın mensupları toplandılar orada. Bakan geldi ve elinde bastonuyla denizin üzerinde yürümeye başladı. Karşı kıyıya kadar da yürüdü geçti. Herkesin gözleri dehşetle açılmıştı.
Fakat ertesi günü tüm gazetelerde şu başlık okundu :
-Bakan yüzme bilmiyor!

    Kendimize bir şans verelim.
Yarın sabah uyandığımız için mutlu olalım. Nedeni ne olursa olsun hiç uyuyamayanları ya da hiç uyanamayacak olanları düşünerek.
                                                                         

2 yorum:

  1. Bence bir sırrı var,böyle düşünmek de bir sır değil midir.
    Örneğin; Kur'an-Kerim'de de herşey apaçık anlatılmıştır fakat herkes anlayamıyor veya anlayan yaşayamıyor. Bence mutlu olan insanlar bu sırrı çözmüş insanlardır.

    YanıtlaSil